Saklanmış Mektuplar
Tuğrul Çakar
Maison d'édition: Hangar Kitap
Synopsis
Tuğrul Çakar'ın yayınevimizde biraraya getirdiği Toplu Öyküleri şu ciltlerde toplanmıştır: 1) Akşamüstü Yine Hüzün 2) Saklanmış Mektuplar 3) Çuval 4) Siyah Beyaz Masallar.
Maison d'édition: Hangar Kitap
Tuğrul Çakar'ın yayınevimizde biraraya getirdiği Toplu Öyküleri şu ciltlerde toplanmıştır: 1) Akşamüstü Yine Hüzün 2) Saklanmış Mektuplar 3) Çuval 4) Siyah Beyaz Masallar.
Hayat bazen bir uyku sersemliğiyle karşılar bizi. Üstümüze bir ağırlık basar, olmayacak yerde uyuyakalırız, tutulup kalır her yanımız. Hep özlemini çektiğimiz bir ses gelip uyandırır sonra, "Kalk, yerine yat" der ve insan bu sesin sıcaklığına tutunur. Ve evet, herkes günün birinde yerini bulur.Şermin Yaşar'dan sağda solda uyuyakalmaktan tutulup kalmış, günün birinde uyanıp yerini bulmuş insanların sıradan ve bir o kadar da olağanüstü öyküleri…Voir livre
André Gide’in kaleme aldığı "Pastoral Senfoni", insan ruhunun derinliklerine inen, kör bir kızın dünyasını ve onun gözlerini açma çabasını anlatan sarsıcı bir eserdir. Kitap, kör Gertrude'un yaşamına dokunan rahip ile onun manevi ve ahlaki ikilemlerini merkezine alır. Rahip, Gertrude'u karanlık dünyasından kurtarmaya çalışırken, kendi içindeki çatışmalarla ve tutkularla yüzleşmek zorunda kalır. Bu hikâye, inanç, kurtuluş ve insan doğasının karmaşıklığı üzerine derin bir meditasyondur. Gide, karakterlerin iç dünyalarını ustalıkla işlerken, okuyucuyu da kendi inançları ve değerleri üzerine düşünmeye zorlar. "Pastoral Senfoni", hayatın anlamını ve bireysel dönüşümü arayan herkes için vazgeçilmez bir başyapıttır. Gerçek ile ideal, günah ile masumiyet arasında gidip gelen bu etkileyici eser, Gide’in en önemli çalışmalarından biri olarak kabul edilir ve okuyucuları, hayatın sıradan detayları ardında yatan derin gerçekleri keşfetmeye davet eder.Voir livre
Stefan Zweig, savaş karşıtlığı ve uluslararası barış olan tutkusuyla tanınan bir yazardır ve I. Dünya Savaşı sırasında, bu görüşlerini yaymayı kendine hedef olarak belirlemiştir. Kendini bir Avrupalı ve bir "dünya vatandaşı" olarak tanımlayan Zweig, eserlerinde, savaşın tahrip ettiği "eski dünya"nın kaybolan değerlerine ağıt yakmaktadır. "Mecburiyet" adlı eserindeki baş karakter, ressam Ferdinand, askere alınmamak için savaş sırasında İsviçre'ye kaçmıştır. Bir gün, askeri yeterlilik değerlendirmesi için konsolosluğa çağrıldığında, karısının şiddetle karşı çıktığı savaşa katılmamak için direnir. Ancak içindeki görev duygusu onu konsolosluğa gitmeye zorlar. Ferdinand, karısına olan sevgisi ve savaş karşıtı düşünceleri ile kendi içinde çatışma yaşar. Ancak Ferdinand'ın içinde yaşadığı bu çatışma, sadece kendi kişisel çıkmazı değil, aynı zamanda tüm insanoğlunun yaşadığı vicdani bir çatışmanın da yansımasıdır. Ülkesine olan bağlılığı ile insanlık değerleri arasında sıkışıp kalır. Bu hikaye, Zweig'ın ustaca kurguladığı ve anlattığı, içinde yaşadığımız dünyanın zorluklarına, ahlaki çatışmalara ve hayatın zor kararlarına bir aynadır. "Mecburiyet", bizi bu karmaşık dünyada neyin önemli olduğunu ve hangi değerlere sıkı sıkıya bağlı kalmamız gerektiğini sorgulamaya davet ediyor.Voir livre
Sabahattin Ali öyküleri, Ran Kitap ile Storytel'de. Türk edebiyatının en melankolik yazarından özel seçkileri, Türkiye'nin en iyi seslerinden dinleyin. Dilediğiniz zaman, istediğiniz yerde Sabahattin Ali ile zamanın sınırlarını genişletin.Voir livre
Fransız Devrimi sırasında, iç savaş ve aylar süren kuşatmalardan derinden etkilenmiş olan Lyon'da her gün daha da acımasız yeni kararnameler ile adaletin tırpanı insanları biçiyordu. Geçici bir hapishanede bir grup mahkum infaz edilmeyi bekliyordu. Bir gün yeni bir mahkum grubu getirilince genç bir çift mucizevi şekilde yeniden bir araya gelir. Birden bir ateşin ayrı düşmüş iki alevi gibi birleşirler. Mahkumlar arasındaki bir rahip, çiftin evlilik dileklerini gönüllü olarak yerine getirip onları kutsal evlilik bağı ile birleştirmeye hazırdı. O anda hiç kimse ölümü düşünmüyor, ölümden korkanlar artık onun dehşetini hissetmiyordu.Voir livre
Napolyon'un İspanya'daki savaşı sırasında askerleriyle pusuya düşürülen bir Fransız Albay, tek başına mahsur kaldığı bilinmeyen bir ormanda, düşman topraklarının ortasında umutsuzca hayatta kalmaya çalışır. Albayın yaşaması artık şansa bağlıdır. Kılıcından bir yansıma, altındaki bir çalının sesi ona her an ihanet edebilir ve onu, işkenceye susamış bu asilerin eline savunmasız bir av gibi teslim edebilirdi.Voir livre